Nenem tığla acayip şeyler örüyor. Küçücük şeyler. Nedir bunlar diye sordum. “Kış geliyor, radyonun içindeki küçük insanlara kazak örüyorum,” dedi. Gülmemeye çalıştım. Nasıl vereceksin nene dedim, açmak yasak radyonun içini. “Gece ışıklar sönünce onlar gelip alır, hep yaptıkları şey,” dedi. Ona öyle çok inanmak istedim ki.
“Acayip Şeyler Örüyoruz Başımıza” kurguyla gerçek arasında, okurun en çok keyif alacağı noktaya doğru sürekli hareket eden bir metin.
Belirli bir türün gereklerini yerine getirme zorunluluğu hissetmeden, mümkün olduğunca çok çiçekten bal topluyor.
Son derece yüksek bir okuma keyfi sunuyor ve bunu her şeyden çok, okuruna duyduğu saygıyla başarıyor. Bir metnin eksik parçalarını tamamlamada hiçbir yazar iyi bir okurun eline su dökemez çünkü…