“Nevzat, oğlum seni anlıyorum, ancak bu zor durumda dahi Sevim’in önüne çıkan bu fırsatı değerlendirmek, başarısı ve verdiği emeklerin boşa gitmesini önlemek ahlaki ve vicdani bir görevdir. Bu nedenle Ankara’ya git ve bir iş bul, kısa sürede de düğün yapıp evlen!’ Ben itiraz etsem de elini kaldırarak bu konuşmasının aynı zamanda emir niteliğinde olduğunu hissettirdi. Bu durum kararsızlık nedeniyle yaşadığım stresi bir anda yok etti. Elini öpüp hayır dualarını aldım.”
Sen Neymişsin Be Hayat!
Nevzat Koç’un anılarını okuyunca yapabileceğiniz iki şey var: Ya inanmayıp abarttığını düşünecek ya da bu olağanüstü hayatın keyfini süreceksiniz.
Köy yaşamından şehre, üniversitelerin yeni geliştiği yıllardan yüksek bürokrasiye uzanan bir başarı hikâyesi; altın kalpli, kararlı bir hırs küpünün, ailesinin açtığı aydınlık yolda hiç durmadan ilerleyişi…
Aile ilişkileri, ilk iş deneyimleri, öğrencilik, aşk, dostluk; bugünün hiç bitmeyecek gibi görünüp kısa sürede tükenen ilişkilerine inat; dayanışma içinde, omuz omuza yürünen yıllar…
Kuzey Işığı, kuzeyden yükselen bu ışıltılı hayatı mercek altına alan üçlemenin 1948-1973 yıllarını kapsayan ilk cildini okurla buluşturuyor…
Hayatın armağanı, hayata armağan gibi bir kitap…